23 Kasım 2011 Çarşamba

YERYÜZÜNDEKİ İKİNCİ MELEĞİM...



Bir anne ve babanın ikinci çocuğuna verebileceği en güzel hediyedir abla.  27 kasım sabahı bu aileyi tam bir aile yapandır kendisi. İlk çocuktur ilk heyecandır ilk deneyimdir. Bütün acemilikler onda test edilmiştir. Bir nevi kobaydır. Fadakarlık kısmıda daha bu tevellüte dayanandır. Kendi üstünden edilen deneyimlerler sonrası, diğer çocuklara  hayatı kolaylaştırandır. Kasım ayını ''kutlu doğum ayı'' ilan ediyorum resmen. Sevdiklerim, canım cigerlerim doğmuşlar daha ne olsun. Annem, gençmiş körpeymiş ailesinden ayrılıp uzak diyarlardan, göçmüş gelmiş istanbula. Bilmedigi bir yer, bilmediği insanlar. Çok zorluk çekmiş anlatır konusulunca hep laf arasında. İlk hamilelik ilk heyecan. O zamanlarda cinsiyet ögrenme gibi bir şanslarıda yok. Beklemişler bebeklerini sabırsızca. Sonra vakti gelmiş bebek vermiş sinyali anaya. Sancılar başlamış düşmüşler hastane yollarına. Baba işteymiş gittiginde hastaneye heyecanla, kızın oldu demişler. Anne onsekiz yaşındayken, kendi daha çocukken birde bebek getirmiş bu dünyaya. Kızları beklenenin dısında daha uzun saçlı gelmiş dünyaya, siyah gözlü, kırmızı dudaklı bakmaya dokunmaya kıyamadığın bir melekmiş adeta. Eve götürmüşler. Babası işten kaçıp kaçıp kızını görmeye gelirmiş. İşe gitmek bile zor gelmiş adeta. Bir komşuları varmış onunda çocuğu olmuyormuş pek severmiş bu melegi öyle anne birde bu abla elinde büyümeye başlamış. Altı aylıkken annesi bir daha hamile kalmış. Üzülmüş doyamamış kızına çok küçük demiş yazık kızıma ama el mecbur sütü kesmek zorunda kalmış.

 Sonra bir tane daha kızı olmuş. Doğuma az kala kız kardeşini çağırmış yanına. Sonra doğumdan sonra gelince eve, küçük kızının kendisine degil kızkardeşine anne dedigini görmüş üzülmüş. Sonrada baba kız arasında farklı bir bağ oluşmuş en az bir anne kadar. Hep ondan istemiş sütünü digerki isteklerinide. Daha kendisi bir yaşındayken ablalık yapmış kardeşine. Ondan hep paylaşımcı hep iyiymiş. Sonra birbirlerine hem kardeş en çokda arkadas olmuşlar. Hiç kimseye ihtiyaç duymamışlar. Kardeşi hep onu arkadaş gibi gördügünden, birde yaş farkının az olmasından ötürü abla degilde, hep adıyla hitap etmiş. Abla çok güzelmiş kardeşte bir kıskançlık başlamış. Herkes onu seviyor kucağına alıyormuş. Küçükte dikkat çekmek uğruna şaklabanlıklara kalkışırmış, bunu yaparkende hep bir tarafını incitirmiş. Çok güzelmiş abla kıskanılacak kadar hemde. Abla hiç kıskanç degilmiş tam tersi hep paylaşımcı o yaşına inat hep özveriliymiş. Birgün anneyle köydeyken kardeşi biraz düşüyor ve ağlıyor. Çok üzülüyor abla sarılıyor kardeşine başlıyor ağlamaya'' burda baba yok simit yok hep pok var ( hayvan pisliklerinden bahsediyor)'' Sonrası  oyun arkadaşı, sonrasında okul maceraları başlamış. Abla okula gidince kardeş yanlız kalmış. Hafta sonları bazen abla babayla, küçük kardeş de anneyle takılırlarmış. Eve gelince ne yaptıklarını anlatırlarmış. Abla babam beni pastaneye götürdü hem pastada aldı derken, kardeş bende annemle pazara gittim annemde yüzük aldı derlermiş. Sonra aralarına bir kardeş daha katılmış. Gel zaman git zaman herkes büyümüş abla işe başlamış. Kendinenden çok kardeşlerine harcamış parasını, kıymetini hep bilmişler kardeşleride. Sonra ablada aşık olmuş. Kızıda anne gibi uzak diyarlara gelin gitmiş. Üzülmüşler ama onun mutlu olduğunu görmek bilmek onlara yetmiş. O bizim kıymetlimiz, ilk gözagrımızdır. Üç yıldır ayrı kutladığımız günler dışında hep telefonlarda hep internette hep yanımızda. Sıkıldıysak ilk aradığım dertleştigim keza aynı durum onda olsa, onunda aradığı ilk kişi benimdir. O benim can dostum biricik ablam. Bugün doğum günü. Bedenen olmasa da ruhen hep onun yanınızdayız oda bizim yanımızda.  Dediler ki; Gözden ırak olan gönülden de ırak olur. Dedim ki: Gönüle giren gözden ırak olsa ne olur.. [Mevlana/Rumi]. Bizimde aynen böyle..İyiki doğdun. iyiki varsın canım. Hayata dair bütün dileklerinden  isteklerinden daha fazlası gerçekleşsin sen hep mutlu olsun hep iyi ol hep bizimle ol...Mutlu yıllar kıymetlimiz Mutlu yıllar özlemimiz. Çok seviyoruz seni çokkkkk...


Hiç yorum yok: