20 Temmuz 2011 Çarşamba

Gezen mi Okuyan mı ?

Gezen mi bilir,okuyan mi  bilir? Konusuruz tartisiriz herkes kendine gore birinde tutturur..Bense O mu ? bu mu ? derken celiskiler icinde aslinda bir butun olduguna,birbirlerini daha da pekistirdigini ,guzellestirdigine inandim.Toplum olarak okuma oranimiz zaten dusuk.Okumayi sevmeyiz.Is gezmek kismina gelince,tarihi yapilari gorunce tas toprak olarak goruruz.Kiymet bilmeyiz,elimizden kayar giderde sahip cikmayiz.Bakiyorumda yurt disinda boyle tarihi yapilara nasil da kiymet veriiliyor.Bakanlarinda begenerek ilgiyle heyecanla bakmasi belki bizim basit buldugumuz seylere,Tuhaflik hissi yaratiyor resmen.Neyse konumuza geri donersek okuduk ettik,bilgi sahibi olduk.Guzel tabi de bu.Ezbere calisip girilen sinav gibi bisey oluyo bu.Bir yemegi gorebilirsin ama tatmadan lezzeti konusunda bilgi sahibi olmazsin.Bilirsin bide tadina bakarsin o zaman tadindan yenilmez daha guzel olur.Donelim eskilere okumaya kitaplari yoktu;Ama o hayat tecrubesi o zorluklar onlari birikimli hale getirdi.Simdi bize bakarsak biraz bilmek ,biraz gormek bunlari karma yapmak daha guzel daha kolay.Neticede teknoloji dunyasindayiz.Nimetlerinden yararlaniyoruz.Bir tikla herseye ulasiyoruz.Bide gezebilsek gorebilsek.Bu maddiyata bagli bir durum netice de.Kisaca okuyan, Gezen ve düşünen,sorgulayan bilir

14 Temmuz 2011 Perşembe

Ah Benim Sevdalı Başım

   Hayatımda aşk'a mantıkla yaklaşıp,olayın senaryosunu kafamda kurup,olayı finale baglayıp  nasıl olsa olmayacak deyip yaşamadan çizgi çekmişimdir.Ne büyük yanılgıdır bu aslında,şimdi daha iyi anlıyorum.Sonra neden diyorum...Neden duygularılarının özgürce koşmasına,yaşamasına izin vermedin.O sonu belli olmayan duygulara inat.İlla hersey mantıklı mı olmalı.Saçmala dibine vur bu saçmalığın hatta.Dene ne olacak ne kaybedeceksin !!! Neymiş dünya görüşün uyacak,kültürün yakın olucak,aileler aynı yapılarda olucak,bu olacaklar çoktu benim hayatımda.Ya bu adamla evlenemem nasılsa,yaşım küçük,daha ayaklarımın üstünde duramadım gibi çeşitli bahaneleri bulup, kendisini duygularına hapsetmiş bayan mantık işte burda karşınızda.Bunu da anca 29.yaşımda görebiliyorum.Benden çıkıp,genele bakınca bunun, bizim kültür yapımızda da oldugunu kolaylıkla görebiliriz. kız çocukları üstüne kurduğumuz baskılarda buna bir örnektir.Oğlunuz yapar övünürsünüz.Çapkındır benim oglum dersiniz.Hoş hale büründürürsünüz,kızınız yapar nasıl yani der.Tam tersi tepkimeyle karsılık verirsiniz.Sonra o kadar mantıklı yaşayan kız,aşık olmuştur.Eskisi gibi davranamaz.Duygusala baglar.Aşk'a gardını alan bu kız,bütün kalkanlarını yere indirmiş ve birde bakmış ki savunmasız kalmış aşk karşısında.

   Aşk tesadüfleri severi  boşuboşuna dememişler .Bende tesadüfi hatta nasıl olduğunu bile anlamadan bir ilşkinin içinde buldum kendimi.Resmen herşey kontrolümden çıkmıştı.Mutlu oldum yeri geldi mutsuz oldum her ilişkide ki gibi karmaşık duyguları yaşadım .Ama tek bir şeye emindim aşıktım.Onla birlikte çok şey ögrendim,olgunlaştım.fevri hareketlerimden vazgeçmeye çalıştım ,yeri geldi sineye çektim.Tek taraflı degildi tabi bunlar oda fazlaca yaptı fedakarlıklar,bazı çocuksu huylarıma,sayamıcagım bir çok şeye tehammül etti sabretti.O ve ben belkide ayrı dünyaydık,ortak noktamız belki de sadece aşktı.O olmasaydı kötü zamanları nasıl arkamızda bırakıp hala devam edebilirdik ki.Şimdi daha farklı bir gözle,aşkla bakıyorum.Bu yüzden daha yakışıklı daha yürekli,akıllı bir adam görüyorum karşımda .Hep istedigim bişeydi herşey hakkında  konuşabilecegim birinin olması.Yeri geliyor bütün gün spor,yeri geliyor siyaset konuşuyoruz.Hani gönül isterdi ki aşktan meşkten bahsedelim yook nerdee.Oranın adamı degil.

    Kadınız duymak isteriz.Seviyormusun diye? Bir kıpırdan ma var der.Şöyle gönlümce dolu dolu bir seni seviyorumu duyamam.Beni sevmese neden birlikte olsun ki.Öyle bir adamda degil bilirim.Bana kalan duymamanın verdigi gönül kırıklıgıdır.Sonra düşünürüm çok sevmiş birini yıllarca.Çok yıpranmış,eskiden çok eskiden yaşanmış,Şu an o duyguları beslemedigini de biliyorum.Acaba toteme mi bagladımı durumu yeminimi var anlamıyorum.Neyse isi kızım takma karsında bişeyler hissettigin bir adam var takilma boyle seylere diyorum.Olayi polyannaya baglıyorum.O kadar aileden biri gibi ki kızsanda sesini duyunca geçebiliyor.O şu anda çok üzgün mutsuz.Bunu en basitinden msn'de yazışırken bile anlayacak kıvama gelmişim.O üzülünce sende üzülebiliyosun.O mutlu olunca sende mutlu oluyosun. Ask boyle bisey galiba.Ben bugün olayi duygusala bagladım..Aşk'la kalın..Sevdiklerinizle yaşlanın..

11 Temmuz 2011 Pazartesi

ŞİDDETİN HER TÜRLÜSÜNE HAYIR !!!

Türkiyenin kanayan yaralarından biri''Şiddet''..Gün geçmiyor ki 3.sayfa haberlerinde,kadına dair şiddet ve ölüm haberleri eksik olmasın.''Töre kurbanı,intihar edeni,tecavüze uğrayanı,eşi tarafından öldürüleni.''  vb gibi daha sayamadığız sebeplere dayanan haberlerle çokca karşılaşıyoruz.Aslında elimden geldiğince bakmamaya özen gösteririp,es geçerim.Ama bazen o göz kayar oraya, sonra için sızlar üzülürsün.Kimin aklına gelir ki o cinnetlere, korkunç  vahşetlere manşet olacağı.Bize göre ayşe ,emine ,canan belki beş dakika üzüldügümüz sonrasında hatırlamadığımız kurbanlar.Ya ölen ve onların aileleri düşünmek bile istemiyorum.İnsanı en temel hakkımız yaşamak değil mi ?

 
Gücü sadece bedelsel düşünüp, zihinleri güçsüz olan bu varlıklar.Bir sürü   bahane kisvesi   altında  yok kıskançlıkmış,yok ayrılacakmış, yok gurumuş ,namusmuş
gibi bahanelere  ardına sığınıp,
acizliklerini ancak bu şekilde gösterirler.Dünyanın geliştigi bu zamanlarda insanın gelişememesi ne acı   !!!
Şiddetin her türlüsüne karşıyız.Cinsiyetmiş yaşmış,dinmiş ırkmış gibi şeylerle,
kategorize etmeden hemde..

Haberleri izliyoruz yada yakın çevremizde
tanık olup duyuyoruz .Çokca karşılaştığmız bu örnekten belli olucağı gibi;erkek ayrılır sorun olmaz da kadın ayrılır.Hopp sen benden nasıl ayrılırsın tribine girilip,tehtitler savrulup olayı başka yöne çekilip,namus olayına döndürürler.Kadın karakola şikayette bulunur,Koruma talep eder ama bu boşandığı için kabul edilmez.Devlet bile koruyamazken ne gelir elden.( Tabi ben bunu o tip insanlar için diyorum,sözüm meclisten dışarı) Sonra duyarız sokak ortasında öldürüldü diye.Daha kaç kadının öldürülmesi gerekir bişeyler yapmak için.Tecavüze uğrar tecavüzcüsüyle evlendirilir.Sevdiği adama kaçar yine öldürülür,hemde canından kanından birinin elleriyle.Çocukken evlendirilir oyuncak bebekleri elinden alınıp.Hem çocuk,hem de kadın..Ne büyük tezatlıktır bu ? Gelişmiş ülkelerdeki kadınlara göre daha önce kazandığımız haklarımızın olduğunu düşününce,akıllara zarar hakket.

Bu da yetmez ölürsünüz hala peşinizi bırakmazlar.Hepimizin bildigi örnek .
''Defne Joy Foster''
Ne olmuşsa olmuş sonuçta ortada ölmüş genç bir insan var .Hemde daha soğumamışken bedeni.Millet hala yok evliydi,ne işi vardı o saatte gibi yazılarla,yorumlarla kirlettiler leke sürdüler insanlığa .Yahu ne zaman kaybettik insani duygularımızı.Nasıl bir mahalle baskısıdır bu Anlayamadım.Ve bunu üstüne ''Su testisi ,su yolunda kırıldı.''Demek içler acısı.Ölünce bile peşiniz bırakılmıyorlar kısacası.Feminist bir insan değilim yanlış anlaşılma olmasın.
Gücü yeten yetene.Terazazinin eş olmadığı durumlar can sıkıcı....
Kadın demek güzel bir dünya, omzuna yaslandığın sevgili,yar demek, anne demektir.




Not: Son istatislige göre Türkiye'de son 6 ayda 105 kadının öldürülmüş.....

10 Temmuz 2011 Pazar

Aşk Aşk Aşk..

   Aşk nedir? Onu anlatmak için sonu gelmez ,süslü cümleler kurmaya gerek yoktur.Aşık oldum dersiniz o an  akan sular durur,Vücudunuzun kimyası degişir.Dogru zaman,dogru insanmış böyle denklemleri size bırakmaz.Ne zaman,kime,neden aşık olduğumuzu anlayabilseydik,işin sırrınıda çözmüş olurduk aslında.O zamanda büyüsü felan kalmazdı diyeyim.Mevlana'ya sormuşlar aşk nedir? diye, "ben ol ki bilesin." demiş. O kadar iyi özetlemiş ki .Herkes kendince yaşar aşkını ,kendince anlatır.
   Geçelim bilimsel yönüne.Bilim adamları aşk için; ''Aşkın, beyinde muhakeme yeteneğini çalıştıran bölümü etkisiz hale getirdiği, beyindeki kimyasallardan serotoninin aşıklarda ve saplantılı kişilik bozukluğu olanlarda aynı seviyede olduğu belirlendi.''demişler.Buna dayanarak kendinden beklenmedik hareketler sergilersin.Kıskanırsın,onu kimseyle paylaşmak istemessin.Hele onun önceden başkasını sevmiş olma ihtimali bile seni üzer.Yeri gelir öfke duyarsın yeri gelir karşısında çocuklaşırsın.Bu duygular gelgitler uzar gider.Bilimsel yollarla bile kanıtlanmış daha ne demeli..


Geçende sevdiğim bir aile dostumuzla sohbet ediyordukta.Konu geldi aşk'a dayandı.Hayatımda hiç aşık olmadım dedi.Bende ki refleks ''yaaa''oldu.Bir an düşündümde ne büyük eksiklik o duyguyu bilmemek hiç hissedememek yaşayamamak..Kendimi şanslı hissettim iki kez yaşamış bir insan olarak.
Tabi öyle bir anlattık ki.Diceksiniz ki hiç kötü ,mutsuz yanı yokmudur? Olmaz mı dicem....Aşık olursun ama o sana aşık degildir.Acı çekersin tek taraflı taşırsın o iki kişilik aşkı da,yüreğine ağır gelir.Baş edemessin dünya üstüne üstüne geliyor gibi..Allah düşmanımın başına  vermesin karşılıksız aşkı..

Ahh nazim ustanın dedigi gibi;
Tahir olmak da ayıp degil, zühre olmak da,
Hatta sevda yüzünden olmek de ayıp degil.
bütün iş tahir ile zühre olabilmekte, yani yürekte ...


 Aşk için çok şiirler yazılmış,çok filmler çekilip,şarkılar yazılıp söylenmiştir.Şeytanın fısıltıları (Emre Yılmaz) kitabında şöyle diyor  ;

Başından büyük bir aşk geçmemiş her kadın için bu bir eksikliktir;
Başından büyük bir aşk geçmiş her erkek için ise bu bir fazlalıktır.
Erkeğin hayatında belki bir aşka yer vardır,
Kadının ise aşkında belki bir hayata...
Erkekler deli gibi âşık olurlar, zamanla akıllanırlar.
Kadınlar ise akıllı gibi âşık olurlar, zamanla delirirler.
Aşk, kadını ve erkeği farklı etkiler.
Âşık olan kadının gözünde başka hiçbir şeyin değeri kalmaz.
Âşık olan erkeğin gözünde ise her şey yeniden değerlenir.

Âşık olmak erkeğe yakışır. Kadına asla. Kadına yakışan sadece aşktır.

İki günlük heves için kimsenin yüreğine girmeyin Aşk'ı kirletmeyin.Gelip geçici bir hevesse içinizde ki öpmeyin elini tutmayın.Seni seviyorum demeyi ihmal etmeyin.Unutmayın ki göstermek kadar söylemekte güzeldir degerlidir ...


   

9 Temmuz 2011 Cumartesi

Farklı kültürler Farklı Renkler...

Şöyle biraz doğudan batıya,kuzeyden güneye hareket edince ne kadar renkli bir karmaya sahip olduğumuzu görmek ,insanda bu topraklarda doğmanın keyfini sunuyor.Türkiye ,cografi konumu geregi hemde dünyanın en eski yerleşim bölgelerinden biri olan anadolu sayesinde nadir görülen zenginliklerinden birine sahip olması tesadüfi degildir.Farklılıklarımız bizi birbirimizden ayıran unsur degilde ,zenginlik olarak görsek görebilsek herşey o anda daha keyifli hale dönüşecektir.Herkezden kendimiz gibi olmasını beklemek, aksi halde dışlanmak küçüksemek.Olayları olguları kendi deger yargılarımızla algılayıp sonuçlandırmak ne kadar doğru sorarım ? Hem insan hep kendi gibi insanlar olsa sıkılamaz mı.Hayatta yeni şeyler görüp ögrenmek daha keyifli degilmi dir.Bırak türkiyeyi yurt dısında yaşayan kültürleri hiç mi merak etmeyiz.Ben ilk önceligi kendi ülkemin topraklarını gezip görmeye veriyorum.O kadar yer varken gezilip görülebilicek bizde sadece belli bölgelerde geçirip sadece denize girme mantığıyla hareket ediyoruz.Tamam onuda yapalım ama diger taraflarıda es geçmeyelim.Bir karadeniz bir güneydoğu turu yapmak nasıl zevklidir anlatamam.Hele bide bilen biriyle gitmek daha da keyifli hale getirir.


Bir karadeniz yaylalarına çıkın o doğanın muhteşem görüntüsü eşliginde.Arka fondaki tulum sesini hayal edin.Bilmesenizde katılcağınız ögrenmeye çalışcağnız horonu.(ki ben yaptım çok zevkli ).Sonra tabi ki mıhlaması.Laz böregi,mısır ekmegi off yemede yanında yat diyorum kısaca.Çay toplayan ,fındık toplayan kadınları izleyin fırsatınız varsa .Ah o muhteşem yapıt sümele manastırı.Cennet bumu allahım diyebileceginiz ayder yaylasını ve muhteşem uzungölü görmeden bu dünyadan gitmeyiniz mümkünse.Karadenizin bu esprili tavrı ,fıkraları boşu boşuna degilmiş diceksiniz bu güzel cografyanın güzelligini görünce burdan mutsuz ,somurtkan insan

çıkmaz düşüncesiniz yanında bideDenizi kadar hırçın ve asi insanların çıkmasını dogal karşılayın.

      Karadeniz diyince rahmetli Kazım Koyuncu'yu (şair ceketli çocuğu ) anmadan geçemicem.karadeniz müzigini bana sevdiren kişidir kendisi.Allah gani gani rahmet eylesin nurlar içinde yatsın.


Karadenizenden çıkıp doğuya ve güneydoğuya geçinçe her şeyiyle daha farklı bir kültür ve doğayla karşılaşıyoruz.Hatayda ki dünyanın ilk kilisesi St.Piere yi görmeden ve Antakya mozaik müzesine bakmadan ve özellikle künefe yemeden dönmeyim derim.Sonra Hasankeyf (ayrı bir acı içimizde bu kadar tarih kokan bu kadar güzel bir yerin baraj altında kalması),Midyat ve onun dizilere filmlere bile mekan olmuş gizemli evleri.Telkari çarşısı.Adıyamanın cendere köprüsünü,Nemrutta güneşin batışını,Maraşın dondurmasını,Urfanın sıra gecesine katılmadan,Balıklı göle gitmeden.Özellikle tavsiyem izin verin ordaki çocuk rehberler anlatsın keyfide öyle çıkıyor. Vee kebabın tadına bakmadan dönmüyoruz.Zira oralardaki tatlara bakınca, istanbulda yedigimiz kebaplarla yakından uzaktan ilgisi olmadığını anlıyoruz.Tabi bir şehri anlamak görmek sadece yerleşimiyle yemekleriyle olmuyor. İçine gidince farklı bir dünya görüyosunuz televizyonlardan yansıtılanlardan.Çocuk her yerde çocuk,İnsan heryerde insan...Gezelim görelim farklılılarımıza farklı kültürlerimize sahip çıkalm...


8 Temmuz 2011 Cuma

Eski Türk Filmleri ...

 Saat gecenin üçü ben tv. karşısında yarı uykulu ama uykuya inat izlemeye doyamadığım bir türkan Şoray,kadir inanır klasigi ''Selvi Boylum Al Yazmalım'' filmi.Bu izledigim kaçıncı tekrarı tahmin bile edemezken, hala o gözler ıslanır mı hala ilk kez izleniyormuş gibi izlenir mi heyecanla ? İzleniyomuş arkadaslar hemde her defasında ayrı bir tatla ayrı bir ayrıntıyla.Sene 1977 değerli üstat Atıf  Yılmaz yönetmenliginde çekilmiş senaryosunun da Ali Özgentürk'e ait olan bu filmin konusuda kısaca ; Köylü kızı Asya ile kamyon şoförü İlyas birbirlerini severler. İşleri bozulan İlyas Asya’nın karşısına öyle çıkmak istemez ve bunalıma girerek Asya’yı terk eder. Sahipsiz kalan Asya’ya ve çocuğuna Cemşit adlı bir yol yapımcısı sahip çıkar. Yıllar sonra bir gün İlyas çıkagelir. Asya şimdi büyük aşkı ve kendisine zor gününde kucak açan Cemşit arasında bir tercih yapmak zorunda kalır.'Selvi Boylum Al Yazmalım'ın küçük 'Samet'ini, erkek değil de bir kız çocuğunun oynadığını biliyor muydunuz? Hepimizin klasikleri,vazgeçemediğimiz filmleri vardır.Al yazmalım da benim için onlardan birisidir.Hele o insanın içini yakan kavuran replikleri varya off  diyorum.Türkan Şoray(Asya) hergün yolun kenarında Kadir İnanır'ı (İlyas)beklemektedir.Birgün Cemşit gelir ve içinden ''yine O'nu belkiyor'' der. Asya'ya yaklaşır ve Asya o anda ''seni bekliyordum'' der..Cemşit'in o an yüzündeki o ifadeyi unutamak mümkün değil.
Bide tabi ki bu ;

ilyas:asyam.. al yazmalım..
asya(iç ses): samet baba demişti.. onu babalığa seçmişti.. sevgi neydi? sevgi iyilikti, dostluktu. sevgi emekti.. (cemşit’e doğru yürümeye başlar)
ilyas:asya..

asya, samet ve cemşit’le giderken bir durur, döner. ilyas’a bakar;
asya(iç ses): durursam bir daha kurtulamam..
ilyas(iç ses): ziyanı yok, gülüşü yeter bize..
asya(iç ses): yüreğim kaydıysa günah mı?
ilyas(iç ses): çamura saplansam yardıma gelir misin?
asya(iç ses): elini tuttum.. sıcacıktı.. yüreği elimdeymiş gibi..
ilyas(iç ses): elinden tutuversem benimle gelir mi?
asya(iç ses): seninim işte.. alıp götürsene beni..


    Geçen sene Beyoğlu Atlas Sineması'nda, 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali kapsamında  “Selvi Boylum, Al Yazmalım” özel gösterime sunuldu.Türk Sineması’nın gelmiş geçmiş en güzel aşk filmi,32 yıl sonra tekrar vizyona girdi.Hangi filme böyle bişey kısmet olur o kadar zamandan sonra.

    Bunları izledikten sonra türk filmleri başkaydı yav demekten kendimi alamıyorum.Çünkü onlar daha sıcak daha içtenlerdi. kavgalar bile neşeli ,kötüleri  bile daha onurluydu.Hollywood özentileri yoktu. anlamadığımız sanatsal filmlerden degillerdi..Onlar sıcak aile ortamını ,güzel dostlukları, aşkları yansıtırken şimdi ki  gibi sırf konusu tecavüz olan ya da aile içi çarpık ilşkileri anlatan cinselligin prim ve reyting yaptığı dizi ve filmlerden degillerdi.Ailecek izlerdik,onlarla güler onlarla ağlardık.Bizim fakir ama hep mutlu, birbirine destek olan neşeli günlerimiz vardı ismini hatırlamadığım bir sürü güzel filmlerimiz.Sarışın kadınların kötü olduğu (nedense sarısın kadın kötü kadındı) her zaman iyinin kazandığı mutlu sonların olduğu. Bir Kemal Sunal , Şener Şen ve İlyas Salman'ın Tarık akanın ve adile naşit'in filmleri unutamıyosak.Hala çıktıgında izleyebiliyosak hala keyif veriyorsa ayrı diyecek söz bulamıyoruz.İlgilenenler arşiv için satın almak istiyenler D&R 'da bulabilirler.Ve cahit berkay'ın o güzel müzigiyle yazımıza son verelim.




.

Futbol ve Şike Depremi !!!

Kaç gündür şikeyle yatıyoruz şikeyle kalkıyoruz.Fenerbahçe ve diğer takımların şike soruşturması ortalığı resmen birbirine kattı! ee işin içine türkiyenin dört büyüklerinden bir futbol takımının da  adı karışınca ve yöneticisinden tutta menejerlerininde adı geçmişse gündeme oturması gayet normal aslında .Şike olaylarını hep  haberlerde yabancı ülkelerin takımılarından duyardım da.Hani bizde de oluyormudur  diye aklımdan  da geçirirdim.Öyle bir piyasa oluşmuş ki bu sporun içinde iddaa'dan tutta bir ton maddi bağlantıları işin içine girince aklımıza gelmemesi imkansız oluyor aslında.Sonra futbolcuların ve bu sektör içinde olanların pırıltılı ve zengin yaşamları güzel eşleri ve sürekli renkli basında yer bulması kısaca televole kültürüde eklenince,çoğu insan için olay direk rüya faslına dönüşüyor.Artık aileler bile çocuğumuz futbolcu olsun moduna girmişlerdi bir ara fazlaca.Geçen gün bir gazetede futbolcuların ve türkiyenin sayılı zengin patronları arasında hangi arabaları  kullanıyor başlığı altında karşılaştırmalı bir  haber yapmışlardı da ,çok dikkatimi çekmişti.Bu zengin patronlar 50-60 milyarlık araba kullanırken futbolcuların 500-600 milyarlık araba kulladıklarını yazmışlardı.Adamlar aşmışlar araba  konusunda koleksiyon boyutuna geçmişler.Hak etsinler alsınlar ama kardeşim demezler mi .Bu ülkede o kadar meslek grubu hadi onu geçtim ,cumhurbaşkanı bile o kadar kazanamazken nedir bu ? Bunların bu kadar uçurum yaşamı normal mi demezler mi.Neden futbolda bu varda basketbol ve  voleybol oynayan sporcular bu lükse sahip degil.Onlar da sporcu degiller mi ? Ben pek futboldan anlayan birisi degilimdir .Milli maçları kaçırmamaya çalışırım.Son iki yıldır arkadaşlarımdan kaynaklı durumla takip etmeye başladım maçları.Hatta devre arası yorum proğramlarını bile izledim inanılır gibi degil ama gerçek.İnsanların nasılda heyecanlı izlediklerini yaşadıklarını gördüm.Maça gitmek için maddi konularda nasıl sıkıntı çektiklerini gitmek için başka şeylerden kısıtlama yaptıklarını gördüm.Bu insanların bu temiz duygularına karşın Futbolun böyle kirletilmesine üzüldüm.Kimse bu işin şikesini futbola karıstıran hangi takımlı olursa olsun cezasını bulmasını isterim.Kimsenin O koca camiyanın adını ne kirletmeye nede onu tutan o koca yürekli insanları üzmeye hakkı yok .Bakalım gelişmeleri hep beraber takip edip görecegiz.Sapla samanın ayrıldığı, kavgadan gürültüden uzak hakedenin kazandığı temiz bir lig istiyoruz bir taraftar olarak başka bişey degil..

7 Temmuz 2011 Perşembe

Alışveriş Merkezleri..

 Alışveriş merkezleri ne kadar da hayatımızın merkezleri oldu farkındamısınız? Tamam kabul ediyorum istihtam açısından baktığmızda baya söz sahibi ama bir o kadar da tüketim merkezleri işte.Şimdi hem avantajlarını hemde dezavantajlarını konusalım.Bakalım terazinin hangi yönü ağır basıyor görelim.Avantajları konusunda herkesin dikkatini çekecek bişeyler bulunduruyor Kendi bünyesinde.Lokantalardan fast food zincirlerine,sinemalardan eğlence merkezlerine hatta bankacılığa kadar gidiyor bu örnekler.Bakıldığı zaman bir çok şeyi bir arada bulunduran kısa sürede işlerimizi halledebileceğimiz bir yer.Herkese hitap eden bu dünya içinde çocukları da unutmuyoruz elbette;  onların da buradan keyif alması için oyuncak arabaların, trenlerin, bilgisayarların olduğu renkli bir dünyaya çevirdik.Biz çocukken sokaklarda parklarda özgürce koşup oynayan,Sokaklarıdan salıncakçıların geçtigi.Hatta hamamda kadınlar nasıl bayılır diye yere yatıp oynayan ayıların geçtigi bir zamanda büyüdük (80'lerden bahsediyorum) .Bizim bakkal amcalarımız vardı.Paramız olmasa bile çikolatalarımızı aldığımız.Bu örnek sadece benim hayatımdan küçük bir kesitti.Buna dayanarak ben onları sıcak daha samimi buluyorum. Bu büyük alışveriş merkezleri bu esnaf olgusuyla beraber bizim o kültürüde aldı götürdü.Hangimiz gitsek o büyük marketlere sonra vericem diyerekten bişey alabiliriz  ki düşündük mü bunu acaba ? 




NOT :Türkiye ' de toplam 270 AVM varmış.İstanbul'da sayıları 170 Ama önümüzdeki 5 senede bilemediniz küçük çaplıda olsa ortalama 100-200 tane AVM daha gelecekmiş.

6 Temmuz 2011 Çarşamba

Eirene : Barış Tanrıçası.

      Malum başladık bir bloga isim bulmak lazım.Zira bende bu ara yunan tanrı ve tanrıçalarına fazlaca takmış bulunmaktayım.Eros tu afroditti derkene karşılaştık  eirene '(y)le kendisi barış tanrıçası  olup  Zeus'un kızıdır.Heykellerinde elinde cornucopia tutan, genc ve guzel bir kadin olarak tasvir edilmis, ölümlülere zenginlik ve refah vermekle yükümlü antik yunan tanricasidır. Roma mitolojisinde ise adi pax 'tir ve heykellerinde zeytin dallariyla suslenmistir.Bunları okuyunca dedim ki işte dünyamıza gerekli olan şey ''barış tanrıçası''  biz insanların yapamadığı, yapmak istese de farklılıklarımızı dezavantaj gören düşünceye inat EİRENE..

Kötülükten,savaşlardan uzak, aşk dolu bir yaşam diliyorum herkese.....