24 Eylül 2011 Cumartesi

Cingane degiliz, rumanız biz ruman!

 Dünyanın çeşitli yerlerinde vatansız topraksız bazende göçebe yaşadılar. Yeri geldi  horlandılar yeri geldi dışlandılar. Ama buna inat hep eğlenmekten, eğlendirmekten vazgeçmediler. Böyleydi işte romanlar. Kökenleri Hint-Avrupaya  dayananıp, Bölgelere göre Çingene, Elekçi ve Sepetçi diye adlandırıldılar. Çingene denilmesinden  pek hoşlanmadılar. Hatta bunu aşağılama olarak gördüler. Bizde laf arasında bazı durumlarda ''çingenelik yapma'' demezmiydik . Bugün kanallar arasında zaping yaparken. Trt belgesel kanalında romanlarla ilgili belgesel çok dikkatimi çekti. Belgesel izlemeyi severim ama insana dair belgeselleri daha çok severim. Çocuk her yerde çocuk.. Aynı masumluk aynı bakış. Hangimize ailemizi seçme hakkı tanıdılar ki. Kazanmadığımız, emek vermedigimiz birşeylerden övünç duyarken bazılarını neden dışlarız ki. Neydi dışlanan kendilerine özgü yaşam biçimlerimi, dünya görüşlerimi.

Çocukken korkutmadılar mı '' Bak yaramazlık yapma çingeneler kaçırır seni '' diye. Hatırlıyorum da ilkokula gidiyorum babamla birlikte romanların oturduğu mahalleden geçmiştikte, babamın eline yapışmıştım korkudan . Düşünüyorum da neden. Filmlerde bile nerde çocuk dilendiren kaçıran var hepside çingene mi olur be kardeşim çocuksun izliyorsun etkileniyorsun. Sonra lisede, sınıfımızda roman bir arkadaşımız vardı. Çok hareketli güleryüzlüydü bir buçuk sene geldide sonradan devam etmedi. Neden bıraktı  bilmiyorum ama kimin nereli olduğunu bilmezken,  hepimiz onun roman olduğunu biliyorduk. Gelelim belgeselimize, girmişler romanların mahallesine gözlemlemişler, sohbet etmişler çocuklarla. Hepsinin tek arzusu sadece okumak. Kızlar hemşire erkeklerin çoğuda polis olmak istiyor. Bu meslek seçimlerini tesadüfi olduğunu düşünmeyin. Hastalığın ve polislik olayların çok olduğu bu yerde en üst model meslek gruplarıda bunlar gözüküyor onların gözünde. Ama  çoğu maddiyatsızlıktan ya da anne babalarının çalışmasından dolayı okuyamıyordu.

Çünkü annesi babası kagıt toplama gittiginde kardeşine o bakıyor. Çocukken abla, biraz büyüdügünde ise çocuk yaşta anne oluyordu. Fakirligin olduğu yerde malesef çocuk sayısıda fazlalaşıyor. Tam tersi  durum olması gerekirken. Ucuda hep o günahsız çocuklara dokunuyor. Böylece yaşıtlarına göre hayata hep geriden başlıyorsun.  Aradan sıyrılanlar var mı ? var tabi. Onlarda okuyup bir yere gelince zaten kimligini saklıyor. Belki de Tavrımızdan ötürü saklamak zorunda kalıyor . Roman halkı, mesleki anlamda genellikle satıcılık , hurdacılık, kağıt toplama, çiçek satışı vb. gibi işlerle uğraşırlar az çok biliyoruz. Çogunluğu küçük yaşta müzikle ilgilenir en az bir çalgıyı bilir çalar. Dogal bir yetekleri vardır aslında. Nasıl zenciler spor dallarında başarılı ise romanlarda müzik konusunda o kadar başarılıdır. Herşeyin  olumsuz taraflarını görüp hatırlarız.  Bu sefer tersini yapalım. Müziklerini, koşullar kötü olsada gülmeyi eksik etmeyen, inadına hep göbek atmaya hazır olan , Gırgıriye filmlerinde ki renkli romanlar için, ''İllede roman olsun, ister çamurdan olsun. O da allah kuludur her kim olursa olsun.'' diyorum. Birde izlemeyenler için Emir kusturica' nın 1988'de çektigi hatta Cannes Film Festivalinde ödül aldığı çingeneler zamanı' nı filmini izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum..

Hiç yorum yok: